Prostat kanseri, erken evrede yakalandığında tedavi başarısı yüksek kanser türleri arasında yer almaktadır. Bu sayfada prostat kanseri ile ilgili bilgilere ulaşabilirsiniz.
HIFU ile Prostat Kanseri Tedavisi
Daha fazla oku...
Prostat Nedir? Ne İşe Yarar? Hastalıkları Nelerdir?
Daha fazla oku...
PSA Testi Nedir? Nasıl Yapılır?
Daha fazla oku...
Robotik Perinal Radikal Prostatektomi Nedir?
Daha fazla oku...
Prostat Kanseri Hakkında Sık Sorulan Sorular
Erken evrede tespit edilmez ise prostat bezi içinde giderek büyümeye devam eder. Bir süre sonra büyüyen kanser hücreleri prostat kabuğunun dışına çıkar ve komşu organları istila eder. Ayrıca kan dolaşımına karışarak başta kemikler olmak üzere akciğer, karaciğer gibi organlara yayılır. Lenf sıvısına karışarak da lenf bezlerine yayılır. Sonuç olarak prostat kanseri zamanında fark edilip tedavi edilmez ise vücuda yayılır.
Tedavisi hastalığın evresine yani vücuttaki yayılım durumuna bağlıdır. Hastalık prostat bezi içinde iken tespit edilirse, en iyi tedavi yöntemi prostatın çıkarılmasıdır. Buna prostatektomi ameliyatı denir. Eğer hastalık, tanı konduğu anda kemikler, akciğer gibi prostat dışındaki organlara sıçramışsa bu durumda hormon tedavisi ve kemoterapi gibi tedavi yöntemleri kullanılır.
Hastanın yaşam süresi, hastalığın evresine, uygulanan tedavi yöntemine ve hastanın genel sağlık durumuna göre değişir. Eğer hastalık prostat dışına çıkmadan erken evrede fark edilir ve uygun bir şekilde tedavi edilirse, hastalıktan tamamen kurtulmak mümkündür. Bu durumda hasta normal ömrünü yaşar. Ama hastalık geç fark edilir, zamanında tedavi edilmez ise ilerler, vücudun diğer yerlerine sıçrar. Bu durumda hastalığın tam tedavisi zorlaşır ve tam tedavi mümkün olmaz. Bu durumdaki hastanın yaşam süresi de daha kısadır.
Tamamı genetik değildir. Yani babasında ya da birinci derece akrabasında prostat kanseri olan bir kişide mutlaka prostat kanseri olacağı anlamına gelmez. Genetik olmayan kanser için en önemli risk faktörleri yaşlanma ve beslenme alışkanlığıdır. Genetik prostat kanserinin ise özellikleri şunlardır; aile geçmişinde 3 ya da daha fazla kişide prostat kanseri vardır, anne ya da baba tarafında önceki 3 kuşakta üç ya da daha fazla kişide görülmesi, prostat kanserinin aileden 2 kişide 55 yaşından önce görülmesi. Özetle, aile hikayesinde birinci derece akrabalardan ne kadar fazla sayıda kişide prostat kanseri varsa ve bu kişilerin yaşı ne kadar genç ise (60 yaşından küçük) prostat kanseri görülme riski o kadar fazladır.
Eğer erken evrede anlaşılıp tedavi edilmez ise, hastalık prostat bezi içinde giderek büyümeye devam eder. Bir süre sonra büyüyen kanser hücreleri prostat kabuğunun dışına çıkar ve komşu organlara yayılır. Diğer taraftan kan dolaşımına karışarak kemik, akciğer ve karaciğer gibi uzak organlara da yayılır. Lenf dolaşımına karışarak da lenf bezlerine yayılır. Prostat bezi dışına çıkarak uzak organlara sıçramış olan prostat kanserine, metastatik prostat kanseri adı verilir.
Hastalık prostat bezi dışına çıkmadan tespit edilir ve uygun tedavi yapılırsa, hastalık tamamen tedavi edilebilir. Ancak hastalık ilerlerse tedavisi de zorlaşır ve tamamen tedavi edilemez hale gelir.
Erken evrede tespit edilir ve prostat çıkarılırsa, hastalık tekrarlamaz. Ancak bazen tanı konduğunda ve tedavi uygulandığı sırada, kan dolaşımında gözle görülmeyen kanser hücreleri bulunmaktadır. Bu hücreler daha sonra dokulara yerleşerek orada çoğalmaya başlar. Buna hastalığın tekrar etmesi ya da nüks denir.
Prostat ameliyatı açık, laparoskopik ve robotik cerrahi ile yapılabilir. Ameliyat süresi, ameliyatın hangi teknikle uygulandığına, prostat bezinin yapısına ve cerrahın deneyimine göre değişir. Ortalama süre 1.5-2 saat kadardır.
4. evrede prostat kanserinde hastalık, prostat kabuğu dışına taşmıştır. Meni kesesi, mesane boynu ve rektuma (kalın bağırsak) yayılmıştır. Ancak hastalık henüz lenf bezlerine ve kemiklere yayılmamıştır.
Hasta kendi psikolojisini bozarak cinsel isteksizliğe ve ereksiyon bozukluğuna neden olabilir. Ayrıca kanser nedeniyle uygulanan ameliyat ve hormon tedavileri de ereksiyon kaybına yol açabilir.
Hiçbir zaman bulaşıcı değildir. Kişinin partnerine ya da bir başka kişiye bulaşmaz. Nedeni tam belli olmasa da, yaşlanma, genetik yatkınlık ve beslenme alışkanlığı bilinen risk faktörleridir.